Elfa Elektronik Bilişim Güvenlik Sistemleri San.Tic İşimiz Sizin Güvenliğiniz… Elfa Alarm Güvenlik Sistemleri
İlgili Yazılar
Analog Kamera Sistemleri
Güvenlik Kamerası olarak da bilinirler. Sürekli çalışmaya uygun elektronik donanımla üretilmiş ve standart olarak 75 ohm video sinyali üreten kameralardır. Çoğunlukla CCD, CMOS, DIS gibi sensörlerle üretilirler. Çözünürlükleri TV satırı (TVL, TV Lines) olarak ifade edilir. Günümüzde 600-700TVL modeller mevcutter. Kameraların genel olarak bağlantı arabirimleri BNC’dir. CCTV kameralar görüntü sinyalini koaksiyel kablo üzerinden aktarırlar.
90’lı yılların sonlarına kadar Multiplexer’lar aracılığıyla bir video kaset kaydediciye bağlanarak kaydedilen CCTV kameralar; kademeli olarak önce bilgisayar tabanlı kayıt cihazlarına, ardından Standalone DVR olarak adlandırılan dijital kayıt cihazlarına kayıt edilmeye başlandı.
90’lar ve öncesi dönemde video seçiciler (video switcher) aracılığıyla ancak sıralı olarak izleme yapılabiliyordu. Çoklu izleme ancak bölücü (quad) ile mümkün oldu. Ancak adından da anlaşılacağı gibi bir quad ekranı ancak 4’e bölebilmektedir. Takip eden dönemlerde çift sayfa bölücüler piyasaya çıktı ve 8 kamera görüntüsü 4 + 4 olarak izlenebilir hale geldi. Multiplexer’ların çıkışıyla beraber 16 kanal tek ekranda izlenebilmeye başlandı.
Matrix Switcherlar ise daha çok endüstriyel amaçlı kullanılan ve istenilen kamera görüntüsü istenilen ekrana aktarmaya dayalı bir cihazdı. Bu cihazlar genelde bir kontrol ünitesi (keyboard) ile kontrol edilirdi. Çok sayıda kamera ve monitör ancak bu matrix switcher ile kontrol edilebilirdi. Matrix switcherlar günümüzde bile kısmen kullanılmaktadır.
Analog sinyalin dijital sinyale çevirilmesi işlemi zamanın belli anlarında analog sinyalden belli örnekler alma esasına dayanır . Söz konusu aslında analog bir sinyal olan görüntüye geldiğinde görüntünün dijital ortama aktarılması görüntünün bellirli aralıklarla ardışık resimlerini almak anlamına gelir. İnsan gözü saniyede ardışık olarak gördüğü 25 resimi hareketli bir görüntü olarak algılar. Web kamerası ve CCd kamera bu prensib ile çalışır.
Bir resim piksel adı verilen matris şeklinde döşenmiş noktalardan oluşur. Her pikselin iki tabanlı bir sayı ile tanımlanan bir renk değeri vardır ve bu sayıyı ifade etmek için ne kadar çok bit kullanılırsa o kadar çok renk elde edilir ve renkler bir o kadar daha gerçekçi görüntülenir. Basit bir bitlik bir resim 1 ve 0’lardan oluşan bir dizi pikselden oluşur ve elde edilen renkler yalnızca siyah ve beyaz olur. Tam renkli bilgisayar resimlerinde her bir piksel için 24 bit kullanılır böylece ana renkler olan kırmızı yeşil ve mavi için 8’er parçalı 3 bölüm oluşturulur. Basit bir eşlem resminde resmin boyutları piksel olarak belirlenir (örneğin 640 x 480 piksel) ve bu toplam 640*480=307200 pikselin her birinin rengi 24 bitlik bir sayı ile tanımlanır. Sonuç 307200*24=900 Kb’lık bir dosyadır ve oldukça büyük olmasına karşın bu dosyada resmi bilgisayar ortamında görüntülemek için gerekli olan tüm veriler bulunur. CCD teknolojisini kullanan cihazlar esas olarak görüntü yakalayan bir cihazlardır. Analog – dijital dönüştürücüsü sayesinde algılanan veriler yukarıda açıklanan bilgisayar ortamına uygun biçime dönüştürülür ve depolama sisteminde saklanır. Daha sonra bu veriler bağlantı araçları ile bir takım harici cihazlara aktarılır. Genellikle bir bilgisayara ancak isterseniz dijital bir yazıcıya yada televizyona da aktarılabilir. Görüntüyü yakalama işini bir çeşit silikon yongası yapar bu yonga CCD (Charge Coupled Device )dir. CCD 1969 yılında Bell Laboratuvarlarında George Smith ve Willard Boyle tarafından geliştirilen hepsi birbirine bağlı birçok yarıgeçirgen kapasitörden oluşan bir cihazdır. CCD cihazlarda karşılıklı iki sıra halinde CCD’ler bulunur. Üstteki sırada ışığa duyarlı kapasitörler yer alır (foto diyot olarak da anılan katı MOS kapasitörler ) ve bunların herbiri diğer sıradaki karşılığına bağlıdır. Her çift görüntünün bir pikselini oluşturur. Işığa duyarlı kapasitörler üzerlerine odaklanmış olan bir mercek aracılığıyla ışınlara maruz bırakılır ve böylece bir akım oluşturulur. Ne kadar çok ışına maruz bırakılırsa o kadar çok akım oluşur. Akım ikinci sıraya geri aktarılır ve burada CCD dizisinden geçen akım paketleri teker teker dışarı bir akım-gerilim dönüştürücüsüne gönderilir. Böylece analog elektrik sinyallerinden oluşan bir resim elde etmiş olursunuz. Elde edilen veriler bir analog-dijital dönüştürücüden geçirildikten sonra dijital biçime girer ve artık bu verileri sıkıştırabilir depolayabilir ve genellikle üzerlerinde değişiklikler yapabilirsiniz.
Kısaca bir CCD kamera şu şekilde çalışır; Işık parçacıkları yani fotonlar yapay yada doğal kaynaktan çıkıp nesneye çarpar nesne üzerine gelen ışıktaki renklerin bir kısmını yutar bir kısmını ise yansıtır yansıyan renklerin ortalaması bir seri lensten geçip kameraya girer. Işık makinaya girdikten sonra matris halinde döşenmiş ışık algılayan sensörlere gelir (CCD) enerji yüklü fotonlar yarı iletken bu sensörlerce yutulur ve elektron üretirler, yani fotonun taşıdığı enerji elektrona aktarılır. Her elektriksel yükleme fotonun rengine göre farklı yoğunlukta olur. Farklı yoğunluklar bir devre kartı aracılığı ile bilgisayar diline çevirilir. Bir başka yöntem ise kameraya giren ışık bir prizmadan geçirilerek gelen renk kendisine ait Kırmızı CCD – Mavi CCD– Yeşil CCD algılayıcılara dökülür. Ardından üç renk birleştirilerek görüntü oluşur.
