Bu tarz kameralar kullanım amaçlarına göre birkaç kategori de toplanmaktadır.Gizli kameralar,termal kameralar, sualtı kameraları,kişi sayma kameraları,plaka okuma kameraları gibi kullanım yerine ve amacına göre tasarlanan ürünler olduğundan bu adı almıştır. Gizli kameralar genellikle özel hayata müdahele anlamına da gelmektedir.
İlk gizli kamera, daha doğrusu gizli fotoğraf makinesi, istihbarat amaçlı olarak geliştirildi. Bu türün bilinen en eski cihazı melon şapkalara yerleştirilen kameralardı. Gizli kameralar 1880’lerin ikinci yarısından itibaren yelek ve kravatlarda yer buldu. 1892’de Lanchaster marka bir İngiliz cep saati kamerası geliştirildi. James Bond filmlerinden aşina olduğumuz Minox marka 16 milimlik fotoğraf makinesi ise kolay film değiştirilebilmesi ve seri çekim yapabilmesi nedeniyle 1937’lerden itibaren en çok rağbet gören kamera oldu. Gizli kameranın ilk kez gazeteciler tarafından kullanılması 1928 yılında gerçekleşti. İngiliz gazeteci Tom Howard, bir idamın görgü tanığı olma şansını elde etti. Ancak infaz sırasında fotoğraf çekmek kesinlikle yasaktı. Howard küçük bir kamerayı ayak bileğine bağladı, uzun bir deklanşör hazırladı ve Ruth Synder adlı kadına elektrik verildiği sırada deklanşöre bastı. Fotoğraf ertesi gün, 13 Ocak 1928’de Daily News gazetesinin kapağında tam sayfa yer aldı. O tarihlerden bu yana gizli kamera istihbaratçılar, polisler, özel dedektifler, şantajcılar ve gazeteciler tarafından kullanılır oldu .
Gizli kamera kullanımı özellikle basının kamuyu ilgilendiren bir olayın ortaya çıkartılmasında kullandığı yöntemlerden biri olmasının yanında habercilik dışında da rastlanılan bir durumdur.
Habercilik dışında gizli kamera kullanımının yaygın olduğu durumlardan biri kasa kamera sisteminin kullanılmasıdır. Bu sistem bazı süper marketlerde kasa görevlilerinin ürünü olduğundan daha düşük bir bedelle okutmalarına engel olmak amacıyla kurulan pos gizli kasa sistemidir. Bundan başka işyeri kamera güvenliği sistemi işyeri sahipleri tarafından çalışanlarını denetlemek için kullanılır. Dadı izleme sistemi ise ebeveynlerin çocuklarını emanet ettikleri bakıcıların çocuğa nasıl davrandığını tespit etme amacıyla kullanılan gizli kamera sistemidir.
Günümüzde bilim ve teknolojinin hızla ilerlemesi sonucunda bir gömlek düğmesine sığacak kadar küçük kameralar, kameralı cep telefonları, gece gören enfarju dürbün ve kameraları, toplu iğne büyüklüğünde mercek ve mikrofonlar, uzaktan en küçük sesleri bile kaydeden antenler, teleobjektifler ile dünyanın her yerinden dinlenebilen casus telefonlar gizli kamera sistemlerinin teknik olarak ulaştığı boyutun özel hayat hakkının korunması bakımından ne kadar tehlikeli olduğunu ortaya koymakta
AİHM’nin Sözleşmenin 8. maddesinin 1. fıkrasına göre vermiş olduğu kararlarda, güvenlik kameralarının kamuya ait sokaklarda yada alışveriş merkezi veya polis istasyonu gibi binalarda meşru ve öngörülebilir amaçlarla olağan bir biçimde kullanılmasının tek başına m.8/1’i ihlal etmeyeceği ifade edilmiştir . Fakat bireyin izlenmesi ve evinin işyerinin veya telefonlarının dinlenmesi özel hayata müdahale edilen alanlardır . Burada özel ve bireysel alanın nasıl belirleneceği sorunu karşımıza çıkar. Bireyin özel alanı sadece konutundan oluşmaz. Ev dışındaki özel alanlarda veya haberleşme dışındaki özel alanlarda da özel hayata müdahale mümkündür. Çünkü bu alanlar bireyin “kendisi” olması için yeterli değillerdir. Birey kendisinin olduğu veya olmak istediği gibi bu alanları kendine ait tutabilmelidir . Niemietz davasında AİHM, özel-resmi alan ayrımı için her zaman “mekan”ın belirleyici olmadığı kanaatindedir . Bu anlamda gizli kamera sistemleri her ne amaçla kullanılırsa kullanılsın Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde ve TC Anayasası’nda koruma altına alınan özel hayat hakkına müdahale oluşturacaktır.
Ülkemizde gizli kamera sistemlerini edinme konusunda da herhangi bir hukuki düzenleme bulunmamaktadır. Bugün isteyen herkes bedelini ödeyerek gizli kamera sahibi olabilmektedir. Basının habere ulaşmada gizli kamera kullanmasında kamu yararı bulunmadığı tartışmaları yapılırken, gizli kamera pazarının kamuya açık olması elbette tehlikeli sonuçlar ortaya çıkaracaktır. İşlenmiş bir suçun ortaya çıkarılması amacı ile teknik araçlarla izleme imkanı CMK’da sıkı koşullara bağlanmış olmasına rağmen, bu alanın kamuya tamamen açık olması hukuki anlamda bir eksiklik oluşturur. Kamera kullanımı konusundaki koşulların belirlenmesi, bu anlamda örneğin herhangi bir uyarı olmaksızın her ne amaçla olursa olsun kurulan kamera sistemlerinin kullanılmasına izin verilmemesi ve bu sistemleri pazarlayan firmaların denetiminin sağlanması ile belirlenen koşullara uyulmaması halinde uygulanacak yaptırımların hukuki düzenlemeye kavuşturulması gerekmektedir. Hatta özel hayatın gizliliğini -güvenliğin sağlanması gibi istisnalar dışında- ihlal etmenin hukuka aykırı olduğuna ilişkin tespitimiz ışığında, “sadece ve sadece gizli çekim ve gizli kayıt için üretilen ” araçların istisnai haller dışında satışının yasaklanmasının gerekliliği de ileri sürülebilecektir.
Mevcut hukuki düzenlemeler karşısında “gizli kamera kullanılması serbesttir!”. Oysa kişinin özel hayatına en etkili müdahale bu yolla yapılabilir. Gizli kamera kullanımı konusunda kişinin eli kolu bağlıdır. Çünkü kişinin bu durumdan hiçbir zaman haberi olmayabilir. Şayet haberdar olursa kişinin bu konuda başvurabileceği bazı hukuki yollar bulunmaktadır.
Gizli kamera kullanan kişi koşulları oluşmuşsa TCK’nın 134. maddesi anlamında Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunu işlemiş olur. Bu suçun maddi unsuru gizli bir yaşam alanına girerek yada başkalarınca görülmesi veya dinlenmesi mümkün olmayan bir özel yaşam olayının saptanması ve kaydedilmesidir. AİHM kararlarında olduğu gibi özel hayat alanı tespit edilirken “mekan”ın belirleyici bir kavram olarak kullanılmaması gerekir. Böylece ebeveynin çocuklarına nasıl davrandığını tespit etmek amacıyla evine kurduğu gizli kamera sistemi çocuk bakıcısının özel hayatının gizliliğini ihlal niteliği taşır. Ancak gizli kamera kullanımının ne zaman bu suçu oluşturacağı hususu iyi bir şekilde tespit edilmelidir. Aksi halde kanunilik ilkesinin ihlali sonucu ortaya çıkar.
Gizli kamera kullanılmasında cezai sorumluluğun yanında başvurulabilecek daha geniş hukuki yol MK m.24 ve BK m.49’a göre tazminat davası açmaktır. Bu yolun TCK’daki düzenlemeden daha geniş bir imkan sağlamasının nedeni, burada Ceza Hukukundaki kanunilik ilkesinin ihlali tehlikesinin bulunmamasıdır. Gizli kamera kullanımının meşru olmayan bir amaçla yapılması halinde her zaman özel hayata müdahale niteliği taşıdığı hususu göz önüne alındığında, bu durumda mahkemece her zaman tazminata hükmedilecektir.